Bilişsel Davranışçı Terapi Uygulamaları Eğitimi Nasıl Alınır ?

Bilişsel Davranışçı Terapi Uygulamaları Eğitimi Nasıl Alınır ?

Küreselleşmenin bir getirisi olarak toplumsal olguların, inanç ve mitlerin değişmesi birey perspektifinde de değişimi kaçınılmaz kılmaktadır. Günümüz insan profilinin var olma modu olarak tüketimi seçmesi ve bu olgu etrafında şekillenmesi söz konusudur. Modern dünyanın stereotipleştirdiği etkileyici (Influencer)lere bağlı olan trendlerin yaşamsal boyutu günümüz kanaat önderlerini belirlemekte bireyler de kendilerini onlara uyumlandırmaktadır. Tüketim olgusu yüzyıllardır insanlığın başat faaliyeti olma özelliğini hiç kaybetmemiştir. Paranın henüz   icat edilmediği dönemler de bile toplumlar ve insanlar arası alışverişin olduğu bilinmektedir. Maslow (1943)’un ihtiyaçlar hiyerarşisine göre insanoğlunun fiziksel ve duygusal olduğu kadar sosyal açıdan da çeşitli tüketim faaliyetlerine ihtiyacı vardır. Tüketimin birey perspektifinde bir ihtiyaç mı, yoksa ihtiyaçtan öte bir olgu olup olmadığı konusunda birçok görüş ortaya atılmıştır.

İnsan benliğinin doğası gereği kendi dünyasını kurabilen ve bu dünyada varlık gösterebilen, kuralları kendi koyan ve uygulayan bir tarzda hayata sahipken, teknolojik gelişmelerin sebep olacağı evrimden bihaberdi.

Halbuki insan denilen varlık ne kadar da basit bir mekanizmaya sahiptir. Avcı-toplayıcı toplumların yaşam tarzına bakıldığında oldukça basit ve pratik olduğu, kullanılan nesnelerin sayıca azlığı sadece hane halkına yetecek kadar üretildiği görülmektedir. O dönemlere ait elde edilen bulgularda nesnelerin yalnızca “kullanım değerine” sahip olduğu ve ihtiyaç dışı hiçbir şeyin hanede bulundurulmadığı bilinmektedir. Ne var ki tarım ve hayvancılıkla uğraşmaya başlayan insanoğlunun, para yerine takas yoluyla da olsa alışverişler yapmaya başlaması günümüze kadar ulaşan tüketimin olgusunun temellerinin atılmasına yol açmıştır. Önceleri yalnızca hane halkı için küçük çaplı üretim yapan köylü ve çiftçiler ürünlerini aile üyeleri dışında köy halkına da satabileceklerinin hatta çevre köylere kadar ulaştırabileceklerinin farkına varmış, tarım ve hayvancılığın maddi getirisinden uzun yıllar yararlanmıştır.

Endüstri devriminin gelişi bu sade ve mazbut hayat akışını değiştirmiş ve tüketim anlamında yeni bir devrin de kapısını aralamıştır. Endüstrileşmeyi temsil eden en belirgin kavramlar fabrikalaşma, proleterya (Marx, 1867), fordist üretim (vs.) iken bu kavramlara artı değerin sebep olduğu tüketim ve tüketici kavramları eklenmiştir. Nitekim Henry Ford ortaya koyduğu sistemsel yapıyla fabrikalarında çalışan işçilerin, boş zamanlarını doldurmak ve üretilen mal fazlalığını eritmek adına tüketici bireylere evrilmesinin de yolunu açmıştır.

Yıllar içerisinde üretimi elinde bulunduran ülkelerin üretim devi konumuna gelmesi dış ticaret olgusunu ortaya atmış bir başka deyişle uluslararası ticaretin yaygınlaşmasını sağlamış bu sayede kilometrelerce uzakta üretilen bir ürüne sahip olmak tüketici açısından mümkün olmaya başlamıştır. Dünya pazarını yönlendiren büyük şirketlerin varlığının ön plana çıkması, örgütsel ilişkilerin resmileşmesi, iletişim ve ulaşım ağlarının teknolojik gelişimi tüketim olgusunu her geçen gün biraz daha beslemektedir.

Bu hareketlilik içerisinde bireyin toplumsal konumunun belirlenmesi ve davranışsal açıdan tüketim faaliyetinin altında yatan sebeplerin ortaya çıkarılması sonucunda da bireylerin kendine yabancılaşmasının önüne geçilmesi büyük önem arz etmektedir. Tüketime bağımlı bireylerden oluşan bir toplumda gelişim ve ilerlemenin ne denli zor bir olgu olduğu bugün artık herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Öte yandan kitlesel değişim ve tüketim olgusunun bireye yansımaları sosyo-psikolojik açıdan incelemeye değerdir. Psikoloji Paketleri Eğitimi Sertifika programına katılmak için hemen bize ulaşınız.

Toplumsal Değişme ve Bireye Yansımaları

Toplumsal yapıdaki köklü değişikliklerin ve insana dair yaşamsal pratiklerin gözle görülür bir biçimde boyut değiştirmesi durumu “toplumsal değişim” olarak ifade edilmektedir. Özellikle ekonomik alanda beliren ve zaman içerisinde toplumları oluşturan kültür, sanat, bilim ve teknoloji gibi temel alanlara etki eden değişimlerin, bireysel yönde yansımaları toplumların geçirdiği dönüşümlerden de anlaşılmaktadır. Toplumsal değişme fikrinin ortaya çıktığı ilk dönemlerden itibaren elde edilen bulguların insan-doğa ilişkisine vurgu yaptığı ancak ilerleyen dönemlerde ticaret olgusu ve insanlar arası etkileşimi yansıtan insan-insan ilişkilerine dönüştüğü görülmektedir (Kaçanoğlu, 2020: 207-210). Burada dikkat çekici olan unsur, toplumsal değişim olgusunun teknolojik gelişmeler ve ideolojiler arasındaki etkileşimden beslendiği ve tüm toplumlar adına kaçınılmaz bir süreç olduğudur. Değişim olgusu hayatın her alanında hissedilebilen ve ilginç bir şekilde birey tarafından kabul edilen bir durumdur. Bireyin toplumsal değişimlere uyum sağlama sürecini hızlandıran en önemli etken ise toplum halinde yaşamanın gereği olan ve doğal bir biçimde meydana gelen toplumsal etkileşimlerdir.

Birey ve toplumsal yapıda meydana gelen değişimlerin analiz edilmesi, psikanalizmin öncülüğünü yaptığı Sosyal Değişme Kuramları perspektifinde ele alınmaktadır. Yine birey ve benlik algısı söz konusu olduğunda, gelişim psikolojisi ile ilgili kuramları “psikoanalitik kuram, bilişsel kuram, sosyal öğrenme kuramı, bilgi işleme kuramı, sosyo-kültürel kuram” olmak üzere 5 alt başlıkta incelemek mümkündür. Burada amaç, bireyin küresel ölçekte sosyal değişimlerden hangi boyutta etkilendiğini bulmak ve bu doğrultuda özünü kaybeden bireyin sosyo-psikolojik yönden analizini yapmaktır. Öte yandan gelişimsel psikoloji açısından açıklayıcı olanı Psikoanalitik Kuram’dır. Nitekim kişinin benlik algısının gelişiminde büyük rol oynayan; bireyin öz benliğinin onu ihtiyaçlarına itmesi sonucu çevresine olan farkındalığının artması ve benlik algısının oluşmasıdır. Dolayısıyla bireyin benlik inşa süreci (Atak, 2011) toplum içerisinde kendine varlık alanı oluşturmasıyla mümkün olabilmektedir. Küreselleşme sürecinde bireyi daha fazla görünür kılmak adına meydana gelen teknolojik ve ekonomik gelişmelerin, birey tarafından bir avantaj olarak algılanması tehlikenin boyutunu gözler önüne sermektedir. Modern dünyada sanal mutluluklar peşindeki bireyin gerçeklik algısı, benlik algısıyla çatışma halindedir.

İnsanoğlu her daim varlığını sürdürebilmek adına içinde yaşadığı doğal ve toplumsal çevreyi kendi çıkarları doğrultusunda değiştirmeye çalışmıştır. Bir yandan da bu çabanın bir göstergesi olarak kendi değişiminin de zeminini hazırlamıştır. Toplumların dinamik yapısı, toplumsal yapının her daim değişmeye ve gelişmeye açık yönünü ortaya koymaktadır. Aynı zamanda toplumsal değişmeyi ifade eden dinamikler, zaman içerisinde gerçekleşen toplumsal olguların da izlerini taşımaktadır (Sönmez, 2010: 161-163). Toplumsal değişme kültür, çatışma, inanç ve değerler, çevresel faktörler, nüfus, teknoloji, ekonomi ve politika gibi toplumsal yapıları kökten etkileyen faktörleri içerisinde barındıran sancılı ve karmaşık bir süreçtir. Bu sürecin bir getirisi olarak toplumsal işleyiş ve kültürel yapıdaki değişimler bireyin değer yargıları üzerinde etkili olmakta ve kapitalist bakış açısına göre etik ve estetik değerler değişmektedir. Tüm bunların yanında toplumsal yapılarda meydana gelen temel değişimlerin ana kaynağının kapitalizm olduğu artık herkes tarafından bilinmektedir. Nitekim Sanayi Devriminden sonra dünyadaki hayat düzeninin artık eskisi gibi olamayacağı apaçık ortadadır. Kapitalist döngünün yarattığı atomize bireyler özellikle dijital ve sanal platformlar başta olmak üzere sosyal alanda çeşitli varlık gösterme biçimlerine bürünmekte, gösterişçi tüketimin birer neferi olmaktan kurtulamamaktadır.  Modern yaşam pratiklerinin bireyi tüketime yöneltmesi ve bunu bir yaşam tarzı olarak dayatması kapitalist döngü içerisinde var olma mücadelesi veren modern toplumların başat sorunudur. Üretimin olmadığı modern dünyada hafta arası kazandığını hafta sonu harcayan tüketici bireyler giderek kendine yabancılaşmaktadır. Bilişsel davranışçı terapi eğitimi sertifika programına katılmak içni hemen bize ulaşınız.

Bireyin Var Olma Modu “Tüketim Olgusu”

Tüketim toplumunun en tipik özelliği nesnelerin kişiler arası ilişkileri birey yönüne çevirmesidir. Geleneksel toplumlarda eylemlerin yönü egemen toplumsal değerlere, modern toplumlarda ise önceden belirlenmiş hedeflere yönelik olmakta iken, tüketim toplumunda eylemlerin, mal ve hizmet tüketimi ile bunların bir sonucu olarak haz ve tatmin duygusuna yönelik olduğu görülmektedir. Tüketim kültüründe nesnelere ihtiyaçtan çok sembolik bir değer biçilmesi ortak kültürel değerlerle bütünleşmesine sebep olmakta ve yine bu bütünleşme aynı zamanda kişiler arası ilişkilerin boyutunu değiştirmektedir. Guy Debord’un (1967) ifade ettiği gibi; “Gösteri, metanın toplumsal yaşamı bütünüyle işgal etmeyi başardığı andır.” (Duman, 2016: 28). Günümüzde fiziksel ve toplumsal gerçekliğe ait tüm olgular kitle iletişim araçları aracılığıyla gösteriye dönüşmüştür.

         

Son yıllarda alışveriş olgusunun her geçen gün daha da farklılaştığını firmaların, alışveriş merkezlerindeki ulusal markaların ve batı tarzı büyük ölçekli tüketim mekanlarının tüketiciyi alışverişe yönlendiren farklı stratejiler geliştirdiğini görüyoruz. Üretilen ürünlerin fazlalığı bireyleri her geçen gün daha da fazla tüketim çılgınlığına yöneltmektedir. Artık bir ürünün tükenmesini beklemeden (Argan, Argan ve Sevim, 2012) daha farklısını, daha gelişmişini almaya yönelik yapılan tüketim faaliyetlerinin yansıması olarak kompleks alışveriş merkezlerinin bireyler tarafından çok fazla tercih edildiği görülmektedir. Batıya özendiren ve batıyı yansıtan mekanların bireyde yarattığı hedonik (Antonetti ve Maklan,2014) etkiler kullanılarak yaratılan alışveriş ortamlarında dikkat çekici birçok unsur göze çarpmaktadır. Bireye kendini sanki yurt dışındaymış (Cengiz,2014) gibi hissettiren, her tür ihtiyacını karşılayabileceği mekanlar her geçen gün daha da fazla rağbet gömektedir. Bu ilginin altında yatan asıl neden modern çağın bireylere dayattığı tüketim olgusunu meydana getiren ve bireyleri tüketime iten kişisel değer yargılarının değişimidir (Karalar ve Kiracı,2010).  Günümüz post-modern toplumları için anlamdan ziyade gösterişin önemli olması, malların kullanım değerinin gösterge değerine evrilmesi sonucu, tüketilen her ne olursa olsun önemli olan bireye sağladığı prestijdir (Babaoğul ve Buğday, 2012). Bireyin yaşam tarzını yansıtan, nerede yemek yediği, nereden giyindiği, evinin dekorasyonu için nereden malzeme aldığıdır. Toplumun zengin kesiminin yaptığı gibi son derece pahalı markaları alamasa da artık muadillerine kolayca ulaşabileceği birçok mekan olması bireyleri durdurulamayan bir tüketime yöneltmektedir.

Etiketler: Bilişsel Davranışçı Terapi Uygulamaları,edevlette sorgulanabilir sertifika
Nisan 05, 2024
Listeye dön