Enneagram Modeli Çerçevesinde Mizaç Temelli Kişilik Gelişimi ve Değerler Yaklaşımı
Enneagram Modeli’ne göre her insan, belirli bir algısal yönelim ve motivasyonla dünyaya gelir. Bir kişinin dünya ile bağlantısı ve ilişkisi de bu algısal yönelim ve motivasyonu içeren mizaç temelinde başlar,huy / mizaç; doğuştan gelen, yaşam boyu değişmeyen, bir bireyi diğerinden ayıran ayırıcı özellikler bütünüdür (Yılmaz, 2010, Yılmaz ve ark., 2014a; 2014b). Bir araya gelmesi bir mizaç tipini ifade eden bu özellikler, hem olumlu potansiyel hem de olumsuzluğa açık bazı riskli özelliklerden oluşur.
Mizaç özeliklerinin zaman içerisinde “kararlı” ve “sürekli” hale gelerek belirginleşmesi ve şekillenmesiyle karakter meydana gelir. Mizaç temelinde gelişen, kişiliğin belirginlik, kararlılık ve süreklilik gösteren niteliklerini oluşturan karakter, değişmez değil, ancak değişime oldukça dirençlidir. Kişilik ise; zekâ, cinsiyet, genetik yapı, yaş, biyolojik özellikler v.b. içsel / doğuştan gelen faktörlerle aile, eğitim, sosyal çevre, yaşanılan olaylar, kültür, inanç v.b. çevresel faktörlerin tamamının mizaç temelinde etkileşmesiyle oluşur. Mizacın statik / değişmez özellikleri üzerinden gelişen kişilik, dinamik / değişebilirbir yapıdır (Yılmaz ve ark., 2014a, 2014b).
Mizaç, kişinin algı önceliklerini belirleyen ve dolayısıyla zihinsel (fiziksel, duygulanımsal ve entelektüel) gelişimini şekillendiren, aynı zamanda kişilik gelişiminin en temel yapıtaşını oluşturan bir programdır. Araştırmacılar ve eğitimciler tarafından yanlış ve kısıtlayıcı bir şekilde daha çok ahlaki değerler bağlamında ele alınan karakter ise yine mizaç temelinde, doğal olarak gelişir ve kişiliğin ana / kalın damarlarını oluşturur. Karakter gelişiminde, her ne kadar toplumsal değerler ve eğitimin önemli bir etkisi bulunsa da, mizacın etkisi daha fazla görülür. Kişilik gelişiminde ise hem mizaç, hem de mizaca etki eden faktörler eşit derecede önemlidir (Yılmaz ve ark., 2014b). Bu nedenle hem mizaç, hem de çevresel faktörlerden (aile bireylerinin kişilik özellikleri, içinde yaşanılan kültür, eğitim v.b.) beslenen değerler konusu kişilik kavramı üzerinden ele alınmaktadır.
Mizacın algısal öncelik ve kişilik gelişimine etkisi ilk kez geniş bir perspektiften açıklanmaya çalışılmıştır. Ayrıca kişilik gelişiminde önemli bir rolü bulunan değerler konusu mizaç temelinde ele alınmış ve değerler gelişimi konusunda kavramsal olarak yeni bir eğitim yaklaşımı önerisinde bulunulmuştur.
Enneagram modelleri nelerdir?
1: Kusursuzluğu arayan mizaç tipi/ Mükemmeliyetçi
2: Duyguları hissetmeyi arayan mizaç tipi / Yardımsever
3: Hayran olunacak kendilik imajı arayan mizaç tipi / Başarı odaklı
4: Duyguların anlamını arayan mizaç tipi / Traji romantik
5: Bilginin anlamına ulaşmaya çalışan mizaç tipi /Araştırmacı
6: Entelektüel dinginlik arayan mizaç tipi/ Sorgulayıcı
7: Keşfetmenin hazzını arayan mizaç tipi/ Maceracı
8: Mutlak güç arayan mizaç tipi / Güçlü lider
9: Fiziksel (Duyumsal- Hareketel) konfor arayan mizaç tipi/ Barışçı, uyumlu
Genel çerçevede öne çıkan özellik ve davranış modelleri ile bu mizaç tiplerini incelersek şunları söyleyebiliriz;
Kusursuzluğu arayan mizaç tipi/ Mükemmeliyetçi
Ciddi, uslu, olgun, doğrucu, mantıklı konuşan, planlı, kontrollü ve eleştirel
Genel olarak temizliğe çok önem veren, titiz ve düzenli çocuktur. Kurallara uygun davranmaya özen gösterir ve kurallara uymayan arkadaşlarını uyarabilir. Her şeyi tam ve eksiksiz yapmak ister, bir şey yanlış veya eksik olduğunda rahatsız olur. Hata yaptığında kendisini suçlar ve gerilir. Kendi hatalarını hemen düzeltmek ister. Hem kendi hem de çevresinin yaptığı hatalarla müdahale eder. Haksızlık yapmamaya özen gösterir ve başka birine haksızlık yapıldığını gördüğünde çabuk kızar.
Duyguları hissetmeyi arayan mizaç tipi / Yardımsever
Konuşkan, güler yüzlü, cana yakın, sıcakkanlı, duygularını belli eden, arkadaş canlısı, alıngan, tutturmacı
2 mizaç tipindeki bireyler; genel olarak ilişki odaklı ve sevgi dolu kişiler olup, duyguları doğrultusunda hareket ederler. Sosyal yönleri kuvvetli, dışa dönük, hareketli, çevresindekilere karşı sıcak ve ilgili, insanlarla çabuk kaynaşabilen, arkadaş canlısı ve yardımsever bir yapıya sahiptirler. Cana yakın tutum ve tavırları ile kendilerini kolayca sevdirebilirler. İlişkiler içinde “var olurlar“ ve ilişkilerini çok fazla önemserler. Çevrelerindekilerin ihtiyaç ve beklentilerini çok çabuk fark eder ve kendilerini yardım etmek zorunda hissederler. Sevdiklerini memnun ve mutlu etmeye çalışan ve onların istek, ihtiyaç ve sıkıntılarına çok duyarlı olan DTM2’ler; muhatapları için ilgi, yardım ve fedakârlık anlamına gelecek tutum ve davranışları çok sık sergilerler. Aynı şekilde onlardan da yardımsever, fedakar ve içten bir şekilde davranmalarını beklerler. Bunun aksi davranışlar gördüklerinde ise; çok çabuk kırılır, üzülür ve motivasyonları düşer. İlişkilerine çok önem verdikleri ve karşısındaki kişileri kırmak istemedikleri için, “hayır” demekte zorlanırlar. İnsanların nelerden mutlu olacağını, nasıl rahat ve memnun olabileceklerini hisseder ve buna uygun tutum ve davranışlar sergilerler. Sevdiklerinin dertleriyle kendi dertleri gibi dertlenir ve problemlerini çözmek için fedakarca uğraşırlar. Hatta bazen muhataplarını memnun etmekle o kadar meşgul olurlar ki kendi ihtiyaçlarını göz ardı edebilirler. Çevrelerinden de aynı şekilde ilgi ve sevgi bekler, bunu söz ve eylemleriyle çoğu zaman belli ederler. Kendilerini sevdirmeye ve beğendirmeye çaba gösterir, herhangi bir ortamda fark edilmek ve ilgi çekmekten çok hoşlanırlar. Olumsuz bir söz ya da tutum karşısında durumu kişiselleştirerek çok kolay alınganlık gösterebilen 2’ler, istek ve beklentilerinin karşılanmadığı durumlarda çok çabuk hayal kırıklığı yaşarlar.
Hayran olunacak kendilik imajı arayan mizaç tipi / Başarı odaklı
Canlı, enerjik, popüler, imajına önem veren, adaptif, pratik, yarışmacı, özgüveni yüksek
3 mizaç tipindeki bireyler; genel olarak kendine güveni yüksek, enerjik, imaj ve görünümlerine çok önem veren, çevrelerinde etki ve hayranlık uyandıracak özelliklere sahip olmak isteyen kişilerdir. Karşı tarafın onları nasıl görüp değerlendirdiğine çok dikkat ederler. Yaşamlarının her alanında ulaşmak istedikleri bir hedefleri olan 3’ler hırslı, rekabetçi ve yarışmacı bir yapıya sahiptirler. Başarı, prestij, statü ve kariyer sahibi olmak bu kişilerin hayatında oldukça önemli bir yere sahiptir. Kaybetmek, yenilmek, engellenmek ve potansiyellerini etkin ve verimli bir biçimde kullanamamaktan oldukça rahatsız olurlar. Oldukça adaptif kişilerdir.
Sosyal zekaları sayesinde, bir ortama girdiklerinde kimle nasıl konuşmaları gerektiğini çok iyi hesap eder ve o şekilde konuşurlar. İçinde bulundukları grubun-topluluğun değer verilen, kabul gören ve beğenilen imajlarını çok hızlı ve pratik bir biçimde kendilerinde modelleyebilirler. Bu sayede bulundukları ortamın şartlarına göre davranışlarını ayarlamakta ve o ortam içerisinde popüler, ilgi çekici ve beğenilen kişi olmakta başarılı olurlar. Ulaşmak istedikleri hedef ve başarılara kolayca motive olabilen 3’ler hiçbir şeyden olumsuz etkilenmiyor gibi görünebilirler. Özellikle olumsuz duyguları kendilerine engel yapmadan hiç durmaksızın yollarında ilerleyebilirler. Aynı şekilde çevrelerindekileri de olumsuz duygularına takılmamaları konusunda destekleyip, motive edebilirler.
Güçlü 2 (Duyguları Hissetmeyi Arayan Mizaç Tipi) kanadına sahip 3’ler; genel olarak, sosyal becerileri çok yüksek, çok daha dışa dönük, alımlı ve ilişkilerinde daha sıcak ve yakın davranan kişilerdir. İmaj ve görünümlerine, dikkat çekici ve popüler bir kişi olmaya daha fazla önem verirler. 2 kanadının etkisiyle, ilgi ve sevgi beklentileri daha fazladır, daha kolay kırılıp, alınabilirler, olumlu-olumsuz duygularını kontrol etmekte daha çok zorlanır, daha hırçın davranışlar sergileyebilirler. Güçlü 4 (Duyguların Anlamını Arayan Mizaç Tipi) kanadına sahip 3’ler; genel olarak, biraz daha içe dönük, durgun ve hassas bir yapıya sahiptirler. Kendilerinden daha emin olan bu kişilerin, çevreleri tarafından onaylanma ve beğenilme ihtiyaçları daha azdır. Beğenilme ve fark edilme isteklerini genelde fiziksel görünümleri ile değil, entelektüel kapasiteleri ve başarıları ile tatmin etmeye çalışırlar. 4 kanadının etkisiyle, sanat ve estetik gibi konulara ilgileri daha fazladır. Popüler olandan çok, yaratıcı, orijinal ve farklı olan şeylerle daha fazla ilgilidirler.
Duyguların anlamını arayan mizaç tipi / Traji romantik
Yoğun duygusal, duyarlı empatik, sanatsal ürünler üreten, naif, duygusal hayalci, özgün, hassas
4 mizaç tipindeki bireyler; genel olarak, içe dönük, kibar, naif, özgünlüğe ve bireysel farklılığa önem veren kişilerdir. Yoğun bir hayal ve duygu dünyasına sahiptirler. Karşılarındaki kişilerin duygularını çok iyi anlayabilen, empati becerileri gelişmiş, duyarlı kişilerdir. İnsanlara karşı candan ve samimi davranırlar. İçlerinden geldiği gibi yaşamaya değer veren, doğal ve kendine özgü bir tarzları vardır. Yaşamlarında anlam arayışına ve derinden hissederek yaşamaya değer verirler. Tutkulu ve romantik yapılarına bağlı olarak duygularını oldukça yoğun yaşar ve duygusal ayrıntılara çok dikkat ederler. Hayatta asil, doğru, özgün ve güzel şeyleri fark ve takdir edebilen, estetik hassasiyetleri yüksek kişilerdir. Basitlik, sıradanlık ve yüzeysellikten hiç hoşlanmazlar. Duygu ve düşüncelerini direkt ifade etmektense, estetik ve sanatsal bir biçimde ifade etmeyi tercih ederler. Sosyal ilişkilerinde zaman zaman dışa dönük, aktif ve eğlenceli olsalar da kendi duygu dünyalarıyla baş başa olmaktan daha çok hoşlanırlar.
Özellikle uzun süre kalabalık ortamlarda bulunduklarında, yalnız kalıp kendi içlerine dönme ihtiyacı hissederler. Hüzün-sevinç, coşku-melankoli gibi duygusal iniş çıkışları çok sık yaşarlar. Duygusal olarak çabuk incinirler ancak incindiklerini belli etmez karşı tarafın anlamasını beklerler. İçlerinde hep bir şeylerin eksiliğini hisseden bu kişiler, içlerindeki boşluğu duyguları daha yoğun ve derinden yaşayarak doldurmaya çalışırlar. Yaşadıkları tüm tecrübeleri, ne kadar acı ve üzüntü verici olursa olsun, gizli hazineleri gibi görürler. Bu duygular, bazen yaratıcılıklarının ilham kaynağı olduğu gibi bazen de depresif ve melankolik bir ruh hali içinde olmalarına neden olur. Güçlü 3 (Hayran Olunacak Kendilik İmajı Arayan Mizaç Tipi) kanadına sahip 4’ler; genel olarak, daha dışa dönük, ilişkilerinde daha enerjik ve aktif bir görünüm sergileyen kişilerdir. Yaptıkları işlerde, özellikle sanat, estetik ve tasarım gibi alanlarda başarılı olmak konusunda daha hırslı ve rekabetçi bir yapıya sahiptirler. Duygularına daha az gömülür, incindikleri ve kırıldıkları durumları kimseye fark ettirmeyebilirler.
Bilginin anlamına ulaşmaya çalışan mizaç tipi /Araştırmacı
İçe dönük, yalnız olmayı tercih eden, gözlemci, sessiz, bilgiye meraklı, araştırmacı, kavramları derinlemesine öğrenen, paylaşmaktan hoşlanmayan
5 mizaç tipindeki bireyler; genel olarak içe dönük, sessiz, yalnız kalıp düşünmekten hoşlanan, soğuk ve mesafeli kişilerdir. İnsanlarla ilişki kurmak konusunda çekingen ve isteksiz olabilirler. Fiziksel temas ve yakınlıktan, duygusal tavır ve tepkilerden de pek hoşlanmazlar. Dikkat çekmek ve göz önünde olmaktan rahatsız olurlar. Duygusal olmaktan çok son derece rasyonel, mantıklı ve analitik düşünürler. Kavramsallaştırma, soyutlama, gözlem ve analiz yetenekleri oldukça gelişmiş, entelektüel merakı oldukça yüksek kişilerdir. Bilgiye ve bilgide derinleşmeye çok önem verirler. Vakitlerinin çoğunu okuyarak ve düşünerek geçirebilirler. Düşünmek ve merak ettikleri şeyleri tüm detaylarıyla bilmekten keyif alırlar. Doğru bilgiye ulaşmak için kavramları neden-sonuç ilişkisi içinde değerlendiren bir zihinsel işleyişe sahiptirler. Çevrelerinde gelişen olayları duygularını katmadan, objektif biçimde gözlemleyebilen ve analiz edebilen kişilerdir. Konsantrasyonları yüksektir.
Dikkatlerini sadece ilgilendikleri konuya odaklayarak saatlerce -sıkılmadan ve yarım bırakmadan- tek bir konu üzerinde durabilirler. Olayları, kişileri ve kavramları derinlemesine analiz edebilen ve bilgisine çok güvenen bu kişiler, çevrelerindekilerin anlamayacağını düşündüğü için bilgisini paylaşma konusunda çok istekli olmayabilirler. Bilgiye teorik açıdan yaklaştıklarından, bilginin pratik yaşama uygulanması konusunda isteksiz ve yetersiz olabilirler. Güçlü 4 (Duyguların Anlamını Arayan Mizaç Tipi) kanadına sahip 5’ler; genel olarak, daha içe dönük, sessiz, çevreleriyle daha az iletişim kuran kişilerdir. 4 kanadının etkisiyle daha duyarlı ve dostane ilişkilere daha fazla önem verirler. Kendilerinin ve çevresindekilerin duygularını tanımaya ve anlamaya çalışırlar. Sanatsal yönleri de bulunan bu kişiler, düşüncelerini ve hislerini bazen sanatsal bir biçimde ifade etmeyi daha nitelikli ve gerekli bulabilirler. Güçlü 6 (Entelektüel Dinginlik Arayan Mizaç Tipi) kanadına sahip 5’ler; genel olarak, daha çalışkan, sorumluluklarına bağlı, ilişkilerine daha fazla yönelen, daha fazla güven arayan, zaman zaman daha tepkisel davranışlar gösterebilen kişilerdir. 6 kanadının etkisiyle, daha muhalif, tepkisel, şüpheci ve çabuk kaygılanabilen bir yapıya sahiptirler.
Entelektüel dinginlik arayan mizaç tipi/ Sorgulayıcı
Sakin, çevresi ile uyumlu, titiz ve düzenli, sorgulayan, soran, temkinli, tedbirli, kolay endişelenen, emin olmayan
6 mizaç tipindeki bireyler; genel olarak sakin, çevreleriyle uyumlu olmaya özen gösteren, görev ve sorumluluklarına çok dikkat eden, mantıklı, hesaplı ve kontrollü kişilerdir. Oldukça meraklı, araştırmayı seven, gözlemci, sorgulayıcı ve tedbirli bir yapıya sahiptirler. Yaşamlarının genelinde titiz ve düzenli olmaya eğilim gösterirler. Yaşamlarında “güven duygusuna ve emniyet içinde olmaya” oldukça önem veren 6’lar, “güven ve emniyet” ile ilgili endişeleri, diğer insanlardan daha fazla taşırlar. Bu nedenle kurallara uymaya, tedbirli ve kontrollü davranmaya, ilişkilerinde güvensizlik yaratabilecek davranışlardan kaçınmaya özen gösterirler. Yeni bir ortama girdiklerinde kendilerini güven ve emniyet içinde hissedinceye kadar pek rahat olamazlar. Bu konuda tam rahatlayana kadar, çevreleriyle kontrollü ve mesafeli bir şekilde ilişki kurarlar. Genellikle ilişkilerinde temkinli davranırlar. Karşılarındaki insana yeterince güven duyana kadar ketumdurlar, kendileriyle ilgili pek bir şey anlatmamayı tercih ederler. Güven duydukları insanları kırmamaya ve hayal kırıklığına uğratmamaya oldukça özen gösterirler. Aile ve dostları için yüksek fedakârlıklarda bulunabilirler.
Güven duydukları bir, kişi ya da ideale kendilerini adayabilirler. İşleri oluruna bırakmadan eksik ve hataları tespit edip gidermeye çalışırlar. Sık sık muhataplarının niyetlerini sorgulayan ve bazen kuşkucu olabilen bir yapıya sahiptirler. Olası en kötü ihtimalleri hesaplar, tedbirli ve ihtiyatlı hareket etmeye çalışır, gelecekle ilgili kaygılar taşırlar. Karar verme süreçlerinde bütün ihtimalleri gözetir, yanlış adım atmak ve belirsizlik içine girmekten kaçınır, kararlarında yakın çevresinin beklentilerine uymaya özen gösterirler. Genellikle karar vermekte ya da verdikleri kararlardan emin olmakta zorlanırlar. Zaman zaman kendine güvenle ilgili problemler yaşayabilen 6’lar, yaşamlarında kendilerine güven verecek, bilgili, kararlı ve tutarlı bir “güven odağına” ihtiyaç duyarlar.
Keşfetmenin hazzını arayan mizaç tipi/ Maceracı
Çok hareketli, enerjik, çok konuşan, neşeli, dışa dönük, sabırsız, dağınık ve düzensiz
7 mizaç tipindeki bireyler; genel olarak dışa dönük, neşeli, eğlenceli ve oldukça hareketli kişilerdir. Hayattan keyif almaya son derece önem verirler. Espri ve şakalarıyla bulundukları ortamın atmosferini değiştirebilirler. Aynı şeyleri yapmaktan çok çabuk sıkılan, yenilik ve değişikliklerden haz alan, maceracı kişilerdir. Acı ve sıkıntı verici şeylerden uzak dururlar. Sorunlar karşısında iyimser, pratik ve çözüm odaklıdırlar. Sorunların, zihinlerini çokça meşgul etmesine izin vermezler. Hayal dünyaları çok geniştir. Akıllarında daima birçok fikir ve proje vardır. Keşfetmeye ve yeni deneyimlere açık, farklı bilgi alanları ve konular arasında bağlantılar kurabilen, yenilikçi fikirler üretebilen, vizyoner ve çok yönlü bir kişilerdir. Yeni şeyler öğrenmek, tatmak ve deneyimlemekten zevk alırlar.
En iyi öğretmenin, tecrübeler olduğunu düşünürler. Okuyarak öğrenmektense; deneyerek ve yaşayarak öğrenmeyi tercih ederler. Yaşamlarında daima seçeneklerinin olmasını isterler, çeşitlilikten hoşlanırlar. Yaşamdan zevk almak için her zaman yeni ve farklı şeylerin arayışında olabilirler. Dağınık ve düzensiz olmaya eğilimlidirler. Sınırlanmaya ve engellenmeye karşı toleransları düşüktür. Katı kurallara ve disipline uymakta güçlük çekebilirler. Monotonluk, sıradanlık ve tek düzelikten aşırı derecede rahatsız olabilirler. İyimser ve deneyimlemeyi seven yapıları nedeniyle yeni bir işe başlarken ya da karar verirken olumsuz ihtimaller üzerinde çok fazla kafa yormayabilirler. İlgi ve dikkatlerini tek bir konuya uzun süre odaklamakta güçlük çekebilir, merak ve ilgilerini yitirdikleri durumlarda hemen yeni şeylere yönelme ihtiyacı hissederler. Güçlü 6 (Entelektüel Dinginlik Arayan Mizaç Tipi) kanadına sahip 7’ler; genel olarak, problemler üzerinde daha çok düşünen, güven duygusuna daha çok önem veren, daha çok sorumluluk duygusuna sahip, çevresindekileri daha çok dinleyebilen, ilişkilerine daha bağlı kişilerdir. Daha tedbirli olup, biraz daha yavaş ve daha kontrollü hareket ederler. Karar verirken ya da risk alırken daha fazla düşünürler. Gelecek hakkında daha kaygılıdırlar.
8: Mutlak güç arayan mizaç tipi / Güçlü lider
Kendinden emin, net, lider, dayanıklı, cesur, atak, cömert, kolay öfkelenen.
8 mizaç tipindeki bireyler; genel olarak cesur, kendinden emin, otoriter, iddialı, cömert, koruyucu ve sahiplenici kişilerdir. Bağımsızlıklarına düşkün, girişken, risk alan, her şart ve durumda öne çıkabilen, geride durmaktan asla hoşlanmayan, liderliğe yatkın bir yapıya sahiptirler. Çok çabuk karar verebilen, kararlarında ısrar eden, problemlerin üstüne giden, zorluklar karşısında güçlü, dayanıklı ve mücadeleci bir tutum sergileyen kişilerdir. Kendi varlıklarını, bir başkası üzerinde hükmetme yoluyla ortaya koyarlar. Kendilerini merkez, çevrelerini de kendi uzantıları olarak görmeye eğilimlidirler. Çevrelerine emir ve direktiflerde bulunabilir ancak kendilerine emredilmesinden hoşlanmazlar. Kendileri yönetir ancak yönetilmekten hoşlanmazlar. Sevdikleri kişilere sınırlar koyabilir ancak sınırlanmaktan hiç hoşlanmazlar. Mutlak güç arayışları nedeniyle çatışmacı-zorlayıcı ve fiziksel şiddete eğilimli olabilirler. Güçlerini yapıcı yönde kullanabildiklerinde, çok kısa sürede büyük işler başarabildikleri gibi bu gücü yıkıcı yönde kullandıklarında da yok edici olabilirler. Kendilerini ve zayıf-güçsüz gördükleri kişileri koruma konusunda, çok hassas ve gözü pek olurlar.
Yaşamdaki var olma stratejileri; güçlü, bağımsız ve dayanıklı olmak ve asla “çaresiz, savunmasız, yetersiz, güçsüz ve bağımlı” olmamaktır. Hayatta en kaçındıkları şeyler; zayıflık, muhtaç duruma düşmek, kontrol edilmek, baskı altına alınmak ve güçsüzleştirilmektir. Duygusallık, zayıflık, kararsızlık ve pasiflikten nefret ederler. Buna karşılık güçlü-kararlı-aktif ve etkin bir görünüm sergiler. Güçlü 7 (Keşfetmenin Hazzını Arayan Mizaç Tipi) kanadına sahip 8’ler; genel olarak daha dışa dönük, enerjik ve hareketlidirler. Kendilerine çok daha fazla güvenir ve her durum ve şartta inisiyatifi ele alabilirler. İstekleri konusunda daha acelecidirler. İlişkilerinde daha girişken, yönlendirici ve hükmedici davranabilirler. Öfkelerini dışarıya yansıtmaktan çekinmezler. Kendilerini öfkelendiren ve otoritelerini sarsan kişilere karşı oldukça sert bir tutum takınabilirler.
Fiziksel (Duyumsal- Hareket) konfor arayan mizaç tipi/ Barışçı, uyumlu
Sakin, uyumlu, barışçıl, arabulucu, esnek, rahatına düşkün, utangaç, yavaş hareket eden
9 mizaç tipindeki bireyler; genel olarak, uyumlu, sakin, saygılı, mülayim, utangaç, gerilim ve huzursuzluktan hiç hoşlanmayan, barışçıl ve arabulucu kişilerdir. Çatışma yaratacak durumlardan ve uyumu bozacak davranışlardan kaçınmaya eğilimlidirler. Kimseyle tartışmadan, huzursuzluk yaşamadan, barış ve uzlaşma içinde yaşamak isterler. Çevrelerinde gelişen tartışma, kavga, çatışma, gerginlik ve huzursuzluk durumlarında hemen barışçıl, uzlaştırmacı ve arabulucu bir tutum benimserler. Kabullenici, halim-selim ve sabırlı bireyler olup, her durumda huzur ve sakinliklerini korumaya ve devam ettirmeye çalışırlar. Fiziksel rahatlıklarına ve bedensel/duyumsal ihtiyaçlarına düşkün bir yapıya sahiptirler. Ani ve beklenmedik değişimlerden rahatsız olurlar. Herhangi bir şeye zorlandıklarında hızla harekete geçmekte zorlanırlar. Üşengeçliğe eğilimlidirler. Riske girmek ve ön almaktan kaçınan, motive olmadıklarında işleri erteleyen bir davranış örüntüsüne sahiptirler.
Öfkelerini bastırırlar ancak “bardağı taşıran son damla” ile ani ve kontrolsüz bir şekilde öfke patlamaları yaşayabilirler. Zor ve önemli kararları, sıkıntı verici işleri erteleyip geciktirebilirler. Bir işe tam motive olmadıklarında eyleme geçemezler. İç dünyalarını paylaşmak konusunda ketum ve kapalıdırlar. Çevreleriyle sürdürdükleri uyumu korumak ve huzurlarını bozmamak adına, “hayır” demekte zorlanırlar. İlişkileri bozan, süreci tıkayan, yürüyen bir şeyi durduran, düzene çomak sokan kişi olmak istemedikleri için gerçekte istemedikleri şeylere de “evet” diyebilirler. Ancak yapmak istemedikleri şeylere zorlandıklarında ya da üzerlerinde baskı kurulduğunda, açık açık çatışmasalar da pasif bir biçimde inatlaşırlar. Güçlü 8 (Mutlak Güç Arayan Mizaç Tipi) kanadına sahip 9’lar; genel olarak daha dışa dönük, aktif, girişken ve kendine güvenen kişilerdir. Bazen karşı koyucu bazen de yatıştırıcı olma eğilimleri arasında gidip geldiklerinden, daha gergin ve agresif bir görünüme sahip olabilirler.
Enneagram Modeli Çerçevesinde Zihinsel Gelişim
Mizacı kişinin fiziksel, duygulanımsal ve entelektüel ana pozisyonunu belirleyen yapısal bir program olarak tanımlamıştık. Kişi, içsel ve çevresel faktörleri mizaç tipinin öncelikleri çerçevesinde algılar ve bu algısal öncelik üzerinden yorumlayarak mizaç özellikleri üzerinden *doğal bir kişilik geliştirmeye eğilim gösterir. Örneğin, yakın bir arkadaşı tarafından beklenmedik bir şekilde hakarete uğrayan 8 mizaç tipindeki bir kişi, bu durumu kendi varlığına direkt bir saldırı (fiziksel öncelik), 2 mizaç tipindeki bir kişi, o kişi tarafından sevilmediği (duygusal öncelik), 6 mizaç tipindeki bir kişi ise o kişinin güvenilmez biri olduğu (entelektüel öncelik) şeklinde algılar ve yorumlar. Dolayısıyla aynı olay farklı mizaç tiplerindeki kişilerin kişilik oluşumunda farklı etkilerde bulunur.
Bireysel farklılıklar, bir anlamda kişinin temel algı noktasının ne olduğuna göre şekillenmektedir. Örneğin yaşamda temel algı noktası fiziksel öncelik olan 9, duygusal öncelik olan 2 ve entelektüel öncelik olan 5 mizaç tiplerini ele alalım. Başlangıçta bu üç mizaç tipindeki bebeğin de ihtiyaçları ve ihtiyaçlarını giderme yolları benzer gibi görünebilir. Örneğin üçü de emme ve yakalama refleksi gösterir, acıktığında ağlar v.b. Ancak doğumdan itibaren başlayan bir süreçle çevresel faktörler ve öğrenme devreye girdiğinde durum değişir. Zaman içinde bebeklerin mizaç tiplerinin farklılığından kaynaklanan algısal öncelikleri gelişimlerini ve davranışlarını şekillendirmeye başlar. Her acıktığında meme emen 9 mizaç tipindeki bebeğin algısı fiziksel ihtiyaçlarının giderilmesi noktasında takılır. Burada bahsedilen takılma, bir sağlıksızlık ya da psikopatoloji değil, bireyin doğuştan gelen algısal önceliklerinin doğal bir biçimde ortaya çıkmasıdır.
Dolayısıyla 9 mizaçlı bebeğin algısı fiziksel önceliklere odaklı olduğundan, meme emmeyi de “en az enerji harcadığı, karın doyuran ve rahatlık veren bir eylem” olarak algılayacaktır. Yaşamı boyunca da algı önceliği; fiziksel ihtiyaçların (yeme, içme, uyku, dinlenme, cinsellik v.b.) en az enerji harcanarak doyumu ve bu yöntem üzerinden rahatını sağlamaya yatırım yapacak şekilde gelişecektir. Acıktığında meme emen 2 mizaç tipindeki bebeğin algısı ise annesiyle kurduğu ilişki üzerinden duygusal önceliklere takılır. Meme emmeyi “sıcak ve yakın bir ilişki içinde karşılıklı olarak sevildiğini ve sevdiğini hissettiği, ilgi gördüğü bir eylem” olarak algılayacaktır. Yaşamı boyunca da algı önceliği nesneler aracılığıyla ilişki kurmak üzerinden, olumlu duygulanım hissetmeye yatırım yapacak şekilde gelişecektir. Meme emme eylemi tüm bebekler için her ne kadar birincil olarak açlığın giderilmesi ve yaşamın devamını sağlasa da, temel algı noktası duygusal öncelik olan 2 mizaç tipindeki bir bebek için, duygusal bir önem ve önceliğe sahip olacaktır. Aynı şekilde yaşamı boyunca da temel algı noktası duygusal öncelik olacağından, fiziksel ve bilişsel gelişimi de duygusal öncelik üzerinden olacaktır. Örneğin, yemeği bile hoşlandığı arkadaşlarıyla birlikte yemeyi tercih edecek, sevdiği öğretmenlerin dersini daha kolay anlayacaktır.
5 mizaç tipindeki bir bebeğin algısı ise belki annenin memesi, belki de bir başka nesneyi bilmeye karşı duyduğu merak üzerinden entelektüel önceliklere takılır. Yaşamı boyunca algı ve önceliği “çevresiyle minimum ilişki kurup, sessizce gözlemleyerek derinlemesine bilmeye” yatırım yapacak şekilde gelişir. Kişi küçük yaşlarda -bilişsel gelişim tamamlanmadığından dolayı- var olan entelektüel kapasite ve önceliğini tam olarak ortaya koyamasa da algısal olarak çevredeki verileri daima ve öncelikle entelektüel alana yatırım yapacak şekilde algılar ve yorumlar. Böylelikle bilişsel gelişim kendisini en soyut bir biçimde ifade edecek düzeye gelene kadar, veri toplama ve kısmi soyutlamalar yaparak gelişir. Soyut düşüncenin olgunlaşmasıyla birlikte ise, o kişinin yaşamında bilişsel öncelikler daha görünür hale gelir. Ancak o yaşa dek, meşhur Einstein örneğinde olduğu gibi entelektüel önceliği fark edilmeyebilir. Bunun yanı sıra, tüm yatırımını entelektüel alana yaptığından ve fiziksel ve duygusal gelişim de entelektüel öncelik üzerinden geliştiğinden, yavaş hareket etme, çekingenlik, duygusal ilişkilere soğuk ve mesafeli olma gibi fiziksel ve duygusal alanlarda gerilik gibi görünebilen özellikler gösterir.
Bu örneklerde görüldüğü gibi, yaşamın ilk yıllarından itibaren ortaya çıkan algısal öncelik farklılıkları, aslında gelişimin tüm mizaç tipleri için geçerli olacak şekilde beyin fonksiyonları – zihinsel kompartımanların ihtiyaçlarına göre şekillendiğinin bir göstergesidir. Bir kişinin temel algı noktası ve önceliğinin ne olduğu (fiziksel öncelik/ yeme-içme, uyuma, cinsellik, hareket etme v.b., duygusal öncelik / duygulanımsal istek ve yönelme ve entelektüel öncelik / bilme ve ayırt etme), aslında onun ihtiyaçlarını ifade eder. Küçük yaşlarda aynı noktadan, benzer bir şekilde başlayan gelişim, mizacın ihtiyaçları üzerinden fiziksel, duygusal ya da entelektüel alana evrilir. Yetişkinlikte ise, beyin fonksiyonları-zihinsel kompartımanların ihtiyaçlarının farklılığına bağlı olarak gelişen algısal öncelik farklılıkları açıkça gözlemlenebilmektedir.
Aynı nesneye bakan fiziksel önceliğe sahip 9 mizaç tipindeki kişinin nesnenin konforlu olup olmadığına, duygusal önceliğe sahip 2 mizaç tipindeki kişinin nesneden hoşlanıp hoşlanmadığına, entelektüel önceliğe sahip 5 mizaç tipindeki bir kişinin nesneyi kavramsal olarak anlamaya odaklanması, farklı algı önceliklerine sahip olan kişilerin aynı nesnenin farklı özelliklerine odaklanmalarına örnek gösterilebilir.
Yetişkinler açısından bakıldığında açıkça gözlemlenebilen bu algısal farklılıkların gelişim sırası ve önceliğinin mizaç tiplerinin ihtiyaçlarına göre evrilmesi hipotezimiz, gelecekte psikoloji ve görüntüleme yöntemleri kullanılarak yapılacak çalışmalarla daha net tespit edilebilir.
Enneagram Modeli Çerçevesinde Kişilik Gelişimine Yeni Bir Yaklaşım: Doğal Kişilik- Sentetik Kişilik
Mizacı, kişilik gelişiminin en temel yapı taşı olan, kişinin fiziksel, duygusal ve bilişsel özelliklerinin tamamının yapısal kodunu taşıyan bir çekirdek olarak öne sürmüştük. Kişiliğin ise içsel / doğuştan gelen (zekâ, cinsiyet, genetik yapı, yaş, biyolojik özellikler v.b.) faktörlerle, dışsal / çevresel faktörlerin (aile, eğitim, sosyal çevre, yaşanılan olaylar, kültür, inanç v.b.) mizaç temelinde etkileşmesiyle oluştuğundan bahsetmiştik. Bu bölümde, mizaç özellikleri yönünde gelişen ve davranışların, aynen mizaç özelliklerinde olduğu gibi sergilendiği kişiliği ifade eden doğal kişilik ve mizaç tipinde bulunmayan toplumsal özellik / ahlaki değerlerin, sonradan öğrenilmesiyle oluşan ve kişinin davranış repertuarının zenginleşmesini sağlayan sentetik kişilik kavramlarını açıklayacağız.
Doğal kişilik, kişinin hem olumlu hem de olumsuzluğa açık mizaç özellikleri / potansiyelleri temelinde gelişen, öngörülebilir kişiliğidir. Eğitimin doğal kişiliğin gelişiminde önemli bir oranda etkisi bulunmaktadır. Ancak bu etki sabit mizaç özellikleri temelinde meydana geldiğinden, oluşacak / gelişecek kişilik yapısı her bir bireyin mizaç enstrümanıyla karakterizedir. Kişinin doğal kişiliğini meydana getiren mizaç özellikleri değişmez ancak mizacında bulunan özellikleri olumlu ya da olumsuz / aşırı biçimde sergilemesi çevresel faktörlerden ve aldığı eğitimden önemli oranda etkilenir. Başka bir deyişle eğitim bir kişinin mizacında bulunan özellikleri yeni baştan oluşturamaz ancak mizaç tipine ait özellikleri kişilik görünümünde daha kaliteli bir biçimde sergilemesine yardımcı olabilir. Örneğin, 1 mizaç tipi zaten temizlik ve düzen konularında titiz olma özelliğine sahiptir. Bu kişi, temizlik ve düzenli olma konusunda oldukça katı bir eğitim almış ve öğretmenleri tarafından sık sık uyarılmışsa, bu özellikler onun kişilik görünümünde yaşamını zorlaştıracak şekilde takıntılı olma, obsesif kompulsif kişilik bozukluğu ya da obsesif kompulsif bozukluk şekilde ortaya çıkabilir.
Ancak aynı kişi bu konuda katı bir eğitim almamış, hatta daha esnek olması yönünde daima desteklenmişse, bu özellikler onun kişilik görünümünde yaşam kalitesini bozmayacak, hatta işe yarayacak şekilde temiz, titiz ve düzenli olmaya özen gösterme şeklinde de ortaya çıkabilir.
Kişi, mizaç tipi üzerinden gelişen doğal kişiliğinin yanı sıra, taklit ve öğrenme yoluyla da kişilikteki davranış repertuarını genişletebilir. Kişinin, mizaç yapısının doğasında bulunmayan özelliklerin ve toplumsal ahlaki değerlerin, aile, okuldan alınan eğitim ve kültürün etkisiyle sonradan öğrenilmesi sayesinde geliştirdiği kişilik, onun sentetik kişiliğidir. Sentetik kişilik, doğal kişiliğe zenginlik ve çeşitlilik katar ve kişinin mizaç tipinde olmayan özellikleri kişilik görünümünde sergileyebilmesine aracılık eder. Şöyle ki; örneğin 5 mizaç tipindeki bir kişi, içe dönük olma özelliğine sahiptir. Bu kişi mizaç özellikleri üzerinden gelişen doğal kişilik görünümünde dışadönük biri olamaz. Ancak doğasında bulunmayan bu özelliği sonradan eğitim yoluyla ya da toplumsal aktarımla öğrenebilir ve sentetik kişiliği sayesinde zaman zaman dışadönük davranışlar sergileyebilir.
Kişinin aile bireylerinin ve öğretmenlerinin çocuğun doğal ve sentetik kişilik gelişiminde çok önemli bir rolü ve katkısı bulunmaktadır. Bireye eğitim yoluyla sentetik kişilik özellikleri kazandırılmaya çalışılırken, mizacından gelişen doğal kişiliği kesinlikle göz ardı edilmemelidir. Aksine; öncelikle bireyin kendi mizaç tipinde olan özellikleri normal düzeyde sergilemesi ve olumsuzluğa açık risklerin en aza indirilmesine önem verilmeli, ardından bireyin mizacında olmayan özellik ve değerleri kazanması için yardımcı olunmalıdır. Örneğin, kabullenicilik ve uyumluluk özelliğine sahip olan 9 mizaç tipindeki bir bireyi ele alacak olursak; bu birey zaten doğal kişiliğinde kabullenici olma özelliğini otomatik / mekanik olarak sergilemeye eğilimlidir. Bu kişiye bir de eğitim aracılığıyla kabullenici ve uyumlu olmayla ilgili davranışlar öğretildiğinde, bu kişi kabullenicilik özelliğini sağlıksız / aşırı düzeyde sergileyecek, uyumlu ve kabullenici olmak adına istemediği durumlar karşısında çevresindekilere hayır demekte daha fazla zorlanacaktır. Oysa bu kişiye bir sentetik kişilik öğesi olarak eğitim aracılığıyla kendine güvenli olma ve gerektiğinde hayır diyebilme özelliğinin kazandırılması, bu kişinin hem kabullenicilik ve uyum hem de gerektiğinde çevresindekilere hayır diyebilme özelliklerini bir arada, dengeli bir şekilde sergileyebilmesine katkı sağlar.
Bir kişinin doğal kişiliği ihmal edilerek (özellikle eğer doğal kişiliğinde baskın olarak kendi mizaç tipinin olumsuzluğa açık özelliklerini sergiliyorsa) ona sentetik kişilik özellikleri kazandırılmaya çalışıldığında sonuç genellikle etkisiz ya da olumsuz yönde olacaktır. Örneğin 7 mizaç tipinin olumsuzluğa açık riskli özellikleri olan; dikkati dağınık olma ve çabuk sıkılma özelliklerini sağlıksız /aşırı düzeyde sergileyen bir çocuğun, sentetik kişiliğinde 5 mizaç tipine ait olan dikkatini bir nesneye yoğunlaştırabilme, derinlemesine kavrama ve uzmanlaşma değerlerini normal düzeyde sergileyebilmesi beklenemez. Oysa bunun yerine, öncelikle kişinin mizaç tipindeki olumsuzluğa açık riskli özelliklerin kişilikteki etkisinin en aza indirilmesi ve aynı zamanda olumlu potansiyellerin açığa çıkması için destekleyici çalışmalar yapılmasına öncelik verilmesi daha etkili olacaktır. Bize göre, sentetik kişiliğin gelişiminde bireyin mizacında olmayan özelliklerin / değerlerin kazandırılması, doğal kişilik gelişim sürecinin öncülüğünde olmalıdır. Aksi halde, kendi mizaç tipinin özelliklerini sağlıksız / aşırı düzeyde sergileyen bir kişinin, kendi doğasında olmayan özellikleri normal düzeyde sergilemesi pek mümkün olamayacaktır.
Enneagram Modeli Çerçevesinde “Ahlaki Değerler” ve Mizaç Tipleriyle İlişkisi
Gerek toplumsal yaşamda gerekse bireysel yaşamda önemli bir işlev gören ahlak kavramı, felsefeciler, psikologlar, eğitimciler ve din adamlarınca uzun yıllardır büyük bir ilgi görmüş ve tartışma konusu olmuştur. Ahlak, toplumsal bağlamda genel bir tanımla bireylerin birbiriyle olan ilişkilerini düzenleyen kurallar, ilkeler ve inançlar bütünü olarak kabul edilmektedir. Birey yaşamında ise kişinin iyi ya da kötü olarak nitelendirilmesine yol açan manevi nitelikler, huylar ve bunların etkisiyle ortaya koyduğu iradi davranışlar bütünü olarak tanımlanmaktadır (Ekşi ve Katılmış, 2011). Ahlakın kelime anlamı ise “huylar”dır (Tdk). Zira yaratılışımızın en temel belirleyici niteliği de huyumuz /mizacımızdır.
Ahlak gelişiminde önemli bir kavram olan değerler ise; istenilir ilkeler, ölçütler ve nitelikler olarak tanımlanmaktadır (Yazıcı ve Yazıcı, 2011), bireyi diğerinden ayıran en temel yaratılış özellikleri bakımından “huylar / mizaçlar”, gerekse de toplumda sergilenmesi olumlu kabul edilen değerler bağlamında ele alır. Bununla birlikte ahlaki değerlerin, toplumdaki kavramsal (bir değerin ideal / olması gereken olarak ne anlam ifade ettiği) ve bireydekiolgusal karşılığını (bir değerin bireyler düzeyinde nasıl yaşantılandığını) bütüncül bir biçimde değerlendirir. Bir değerin ideal olarak ne anlam ifade ettiğiyle, bireyin yaşamında nasıl bir karşılık bulduğu / nasıl yaşantılandığı birbirinden farklı şeylerdir. Şöyle ki; bir değer kavramsal olarak bütünüyle olumlu kabul edilebilecek, ideal bir niteliktir.
Ancak bu değer, birey düzeyinde her zaman tüm yönleriyle olumlu olacak şekilde yaşantılanmayabilir. Örneğin, fedakarlık değeri, gerektiğinde kendi bireysel önceliklerinden vazgeçebilme anlamına gelen, kavramsal olarak tamamen olumlu bir değerdir. Ancak bu değer, birey düzeyine indiğinde kendi benliğine zarar verebilecek kadar aşırı düzeyde yaşantılanabilir.Yani bize göre bireyin kendi mizaç tipine dair olumlu ya da olumsuz tüm özellikler onun bireysel ahlakıdır (yaratılışıdır). Tüm mizaç tiplerine ait olumlu özellikler ise toplumsal ahlaki değerler havuzunu oluşturur. Bireyin mizaç tipinin olumlu özelliklerini olgunluk düzeyinde sergilemesi ise onun bireysel sınırlarda “iyi ahlakı” anlamına gelir. Aynı zamanda başka mizaç tiplerine ait, toplum tarafından ahlaki değer kabul edilen özellikleri sergileyebilmesi artık onun varoluşsal olgunluk düzeyinin kendi yaratılış sınırlarının dışında bir ahlaki olgunluk düzeyine erişmesini ifade eder.
Enneagram modeline göre her bir mizaç tipi olumlu potansiyelleriyle, kavramsal düzeyde, toplumsal ahlak anlayışında ittifakla olumlu kabul edilen bazı değerler sunar. Örneğin;
- 1modeli- Adalet, sorumluluk sahibi olma, nezaket ve görgü kurallarına önem verme, planlı ve düzenli olma, sebatkarlık
- 2modeli- Sevgi, ilişkilere değer verme, samimiyet, şefkat, yardımseverlik ve fedakârlık
- 3modeli- Çalışma azmi, olumsuz duygulara takılmama ve başarıya / hedefe motive olma
- 4modeli- Empati, içtenlik, merhamet, özgün bir kimliğe sahip olma, bireysellik, ince bir sanatsal / estetik görüş, yaratıcılık
- 5modeli-Objektif ve akılcı bakış açısı, bilgiyi soyutlama, kavramsallaştırma, teori üretme ve uzmanlık
- 6modeli- Güven ve sadakate önem verme, takım oyuncusu olma, tedbirli olma ve tutumlu olma
- 7modeli- Vizyonerlik, yeniliğe açıklık, inovatif yaratıcılık, neşeli ve iyimser olma
- 8modeli- Liderlik, cesur olma, cömert olma, güçsüz ve zayıfları himaye etme
- 9modeli- Sükûnet, sabırlı olma, kabullenicilik, yargılamadan algılama ve esneklik
mizaç modellerinden doğan ve aslında her biri bir mizaç tipiyle karakterize olan bu kavramlar, eğitimle kazandırılmaya çalışılan toplumsal değerlerin tümünün temelini oluşturur. Kavramsal olarak mizaç tiplerinden üretilen bu değerler, mizaç tipleriyle karakterizedir, ancak o mizaç tipindeki her bir bireyde aynı şekilde görülmeyebilir. Başka bir anlatımla; bir değerin kavramsal olarak ortaya konması ile kişi düzeyinde yaşantılanması birbirinden farklı şeylerdir. Örneğin, 2 mizaç tipi, kavramsal olarak yardımsever olma değerini üretir. Ancak bu, her 2 mizaç tipindeki kişinin bu değeri aynı nicelik ve nitelikte ortaya koyabildiği anlamına gelmez. Bir değer, kavramsal düzeyden kişi düzeyine indiğinde kendisini üç düzeyde ifade eder; sağlıksız düzey, normal düzey ve olgunluk düzeyi.
Sağlıksız düzey; bir kişide o değerin kendisini mekanik / otomatik bir biçimde, normalden az (tefrit) ya da aşırı (ifrat) ifade etmesidir. Bu, aynı zamanda kişinin, kendi mizaç tipinin özelliklerine takılıp kalması (fiksasyon), öyle davranmaktan başka türlü davranamaması, o algının dışında duygulanıp düşünememesi anlamına gelir. Yukarıdaki örnekten devam edecek olursak; 2 mizaç tipindeki bir kişinin, yardımseverlik değerini sağlıksız düzeyde yaşantılaması; (mekanik / otomatik olarak) yardım etmeden duramama, yardım etmek adına kendisi ve çevresindekileri zarara uğratacak kadar verici olabilme ve daha da ileri düzeyde benlik sınırlarını koruyamama, sonuçta da ilişkilere bağımlı olma şeklinde kendini gösterebilir. Ya da örneğin; 6 mizaç tipindeki bir kişinin, tutumluluk değerini sağlıksız düzeyde yaşantılaması; hem kendi ihtiyaçları konusunda hem de çevresindekilere karşı aşırı tutumlu olma ve gerektiğinde dahi elindekini paylaşamama, eli sıkı olma şeklinde kendini gösterebilir.
Normal düzey; bir kişide o değerin kendisini çoğunlukla mekanik / otomatik olarak ifade etmekle birlikte, bazen de olgunluk düzeyinde bir farkındalıkmışçasına ifade edebilmesidir. Zira fark etmek, anlık bir durumu ayırt etmeye karşılık gelirken, farkındalık o anda tüm durumları sanki dışarıdan izliyormuşçasına / o durumlarla özdeşleşmeden bütüncül olarak görebilmeye karşılık gelir. Normal düzeydeki kişi, mekanik / otomatik olarak sergilediği davranışlarını bir anda fark edebilir ve benlik sınırlarını korumak adına bu davranışını değiştirebilir. Bu sayede bir değeri zaman zaman sağlıksız düzeyde yaşantılamasına rağmen, çoğu zaman benlik sınırlarını koruyabilir. Örneğin 2 mizaç tipindeki bir kişi, yaşamının genelinde yardımseverlik değerini mekanik / otomatik bir biçimde sergiler. Suistimal edildiğini fark ettiğinde ise yardım etme davranışını bir süreliğine durdurabilir. Ancak suistimal durumu ortadan kalktığında, yardımseverlik onda mekanik / otomatik bir eğilim olduğundan ve yardım etmediğinde rahatsızlık hissetmesinden dolayı, yeniden aynı davranışı sergilemeye devam eder.
Bu düzeyde olan 6 mizaç tipindeki bir kişi ise, tutumluluk değerini yaşamının genelinde mekanik / otomatik bir biçimde sergiler. Ancak örneğin güven odağı olarak gördüğü yakın çevresinin ihtiyaçları söz konusu olduğunda, onların güven ve desteğini yitirmek istemediğinden dolayı tutumlu olmayı bir süreliğine durdurup, onlara yardım edebilir. Fakat bu, yalnızca o duruma özgü olarak sergilenir, kişi yaşamının genelinde mekanik/otomatik tutumluluk davranışını sürdürür.
Olgunluk düzeyinde ise; kişi artık, kendi mizaç tipine ait değerleri mekanik / otomatik olmayan bir farkındalıkla ortaya koyabilmektedir. Bu farkındalık sayesinde kişi, mizaç tipine ait bir özelliği kıvamında (gerektiğinde, yerli yerinde ve kararında) sergileyebilmektedir. Bu düzeyde kişi, dışarıdan kendi özelliklerini izliyormuşçasına mizaç özelliklerinin farkındadır ancak herhangi bir özelliğe fikse olmamış, takılmamış hatta özdeşleşmemiştir. Yine aynı mizaç tipleri üzerinden açıklayacak olursak, 2 mizaç tipindeki bir kişi, yardımseverlik değerini daima farkındalıkla ortaya koyabilmekte, ancak yardımseverliğe fikse olmamakta (takılmamakta)dır. Hatta gerektiğinde yardımseverlik yerine doğasına zıt gibi görünen tutumluluk değerini de rahatsızlık / zorlantı duymadan ortaya koyabilmektedir.
Benzer bir şekilde 6 mizaç tipindeki bir kişi ise tutumluluk değerini olgunluk düzeyinde sergilemenin yanı sıra -tutumluluk değerine yakın olmadığından dolayı- gerektiğinde tutumluluk davranışını durdurup, çevresindekilere karşı yardımsever olabilir (Nitekim tutumluluk değeri, kişi kendi ihtiyaçlarına karşı tutumlu, çevresindekilere karşı ise daha eli açık olduğunda toplum tarafından olumlu kabul edilmektedir). Bu örnekler aynı zamanda birbirine zıt ve çelişkili gibi görünen bu değerlerin her ikisinin de toplumda birer değer olarak kabul edilmesini açıklayabilir. Olgunluk düzeyinde, birbirine zıt gibi görünen değerler arasında farkındalıkla bir denge sağlanabilir ve çelişki gibi görünen değerler (farklı / iki kutuplu bir tamamlayıcılık) bir şekilde tek bir birey üzerinde görülebilir.
Bazı kişiler sağlıksız düzeyde olup, normal düzeye daha yakın, bazıları ise normal düzeyde olup olgunluk düzeyine daha yakın düzeyde bir algıya sahip olabilirler. Veya normal düzeyde olup sağlıksız düzeye daha yakın ya da olgunluk düzeyinde olup normal düzeye daha yakın bir algıya sahip olabilirler.
Mizaç Temelli Değerler Eğitiminde Farkındalığın Etkisine Dair Bir Öneri
Bu bölümde, ülkemizde ve dünyada toplumsal genel bir olgunluk düzeyine ulaşılamamasının nedenlerini mizaç temelli bir yaklaşımla ele almaya çalışacağız. Bunun yanı sıra, toplumsal değerlerin olgunluk düzeyinde kazandırılabilmesi için, eğitimcilere farkındalık kavramı bağlamında yeni bir yaklaşım önerisinde bulunacağız.
Toplumuzda, sergilenmesi gereken davranışlar ile sergilenen davranışlar arasında önemli bir ayrılık bulunmaktadır. Dolayısıyla toplumun genel bir olgunluk düzeyine ulaşması mümkün olmamaktadır. Bu durumun, bireye bakan ve genel eğitim yaklaşımına bakan yönüyle iki ana nedeni bulunmaktadır.
Bireyle ilgili neden: Kişiler hangi durumlarda nasıl davranılması gerektiğini (tüm mizaç tiplerine ait değerleri) kavramsalolarak öğrenmiş olabilirler. Ancak kendi otomatik / mekanik olan eğilimlerinin farkında olmamaları dolayısıyla, gerektiğinde otomatik eğilimlerini durdurabilme kabiliyetine sahip değildirler. Örneğin, 2 mizaç tipindeki bir kişi, kavramsal olarak adaletli davranmanın iyi ve gerekli olduğunu bilse bile, günlük yaşamda adaletli olması gereken bir durumla karşılaştığında “sevdiklerine öncelik tanıma” eğilimi otomatik olarak devreye girer ve kişi farkında olmadan bu yönde davranır. Benzer bir durumdaki 1 mizaç tipindeki bir kişide ise yine otomatik /mekanik olarak adaletli davranma eğilimi devreye girer. Dolayısıyla bu değerin sergilenişi sağlıksız düzeyde de olsa zaman zaman toplumda yüksek bir ahlaki anlayışa ait bir değer olarak görülebilir. Oysa kişi, otomatik eğilimlerinin farkında olmadan gerçek anlamda ahlaki bir değer ortaya koyamaz.
Bu duruma örnek olarak; aynı kişinin, ailesine öncelik tanıması gereken bir durumda otomatik olarak yine “adaletli olma” eğiliminin devreye girmesi gösterilebilir. Bu kişide adaletli olmak mekanik / otomatik düzeyde yaşantılandığından, kişi böyle bir durumda zaten başka türlü davranamaması (çok katı olması ve gerektiğinde esneklik ve merhamet gösterememesi) nedeniyle adaletli davranmaktadır. Dolayısıyla bu davranış, her ne kadar duruma uygun olarak “erdemli” bir davranış gibi görünebilse de, aslında kişi başka türlü davranması mümkün olmadığından o davranışı sergilemektedir.
Bazı bireyler, özel bir dikkat ve çaba ile katıldıkları farkındalık çalışmaları (psikoterapiler, bazı felsefi ya da manevi öğretiler v.b.) sayesinde sağlıksız düzeyden öncelikle normal düzeye, ardından da olgunluk düzeyine ulaşabilirler. Ancak bu kişiler, toplumun oldukça küçük bir kısmını oluştururlar. Bunun nedeni, aslında bireyi de aşan bir şekilde, eğitim sisteminin bireylerin olgunluk düzeyine ulaşmasına yardımcı olacak, sağlıklı bir yaklaşım ve uygulama metodolojisine sahip olmamasıdır.
Eğitim sistemiyle ilgili neden: Eğitimciler tarafından bireylerin mizaç tiplerine ait olan otomatik eğilimlerinin bilinmemesi dolayısıyla, tüm mizaç tiplerine ait değerler herkese aynı şekilde ve doğal olarak ancak kavramsal düzeyde öğretilebilmektedir. Oysa eğitimin, bireylerin olgunluk düzeyine erişebilmesi için kendi mizaç tiplerine ait olumlu potansiyeller ve olumsuzluğa açık riskleri ile ilgili farkındalık kazanmalarına yardımcı olacak bir yaklaşım benimsemesi gereklidir. Eğitim sistemimiz, bireylerin kendi otomatik eğilimlerinin farkında olmalarına yönelik herhangi bir çalışma ve yaklaşım içermediğinden dolayı bireyler kendi mizaç tiplerine dair bir farkındalık sahibi olamamaktadır. Bu nedenle mizaç tiplerine ait değerleri ancak sağlıksız ya da normal düzeyde, tüm mizaç tiplerine ait değerleri ise yalnızca kavramsal düzeyde edinebilmektedirler. Bize göre eğitimin öncelikli reel amacı;tüm bireylerin kendi olumlu potansiyellerini (kendi mizaç tipine ait olan değerleri) tanımaları ve “normal düzeyde” sergileyebilmeleri için destekleyici bir yaklaşım benimsemek olmalıdır.
Aynı zamanda bireylerin olumsuzluğa açık riskli özelliklerini de tanımaları ve en aza indirebilmeleri için önleyici bir yaklaşım benimsenmesi gereklidir. Bu sayede örneğin, 1 mizaç tipindeki bir kişi, disiplinli, sorumluluklarını eksiksiz ve hatasız, tam bir şekilde yerine getirmeye çalışan, çevresindeki hata, kusur ve eksikleri hemen fark eden, ancak hata ve eksikler karşısında çok çabuk gerilip kızmayan bir birey olabilir. Böylelikle bireylerin kendi mizaç tiplerine ait otomatik / mekanik eğilimlerini tanımaları, olumsuzluğa açık riskli özellikleri daha az ve olumlu potansiyelleri (kendi mizaç tiplerine ait değerleri) ise normal düzeyde ve daha fazla farkındalıkla sergilemeleri sağlanabilir. Böyle bir yaklaşım, toplumsal bir olgunlaşma sürecinin başlangıç noktası olabilir.
Eğitimin ideal amacı ise; bireylerin kendi mizaç tiplerinin yanı sıra tüm mizaç tiplerine ait değerleri olgunluk düzeyinde ortaya koyabilmelerini sağlayan, hem kültürel hem de manevi değerleri içeren, bilgelik düzeyinde bir toplumsal ahlaki anlayışa ulaşmak olmalıdır. Böyle bir yaklaşım sayesinde örneğin 1 mizaç tipindeki bir kişi, yine disiplinli, sorumluluklarını hatasız, eksiksiz ve tam bir biçimde yerine getirmeye çalışan, ancak hem kendi hem de başkalarının istemeden yaptığı hatalar karşısında çabuk gerilip kızmanın aksine, zorlanmadan affedici ve merhametli olabilen biri olabilir.
Bir toplumdaki bireylerin toplumsal değerleri olgunluk düzeyinde sergileyebilmesi ve genel olarak toplumsal olgunluk düzeyinin artması, elbette ki kavramsal ve yaklaşımsal metodoloji olarak bütüncül bir bakış, uzun vadeli bir planlama ve uygulama gerektiren bir konudur. Ancak toplumsal olgunluk düzeyinin artması gibi çok temel bir ideal amaca sahip olan eğitimcilerin, öncelikli olarak doğru bir kavramsal bakış açısına sahip olmaları çok önemlidir. Doğru, tutarlı ve kapsamlı bir kavramsal yaklaşım, etkili bir metodoloji ve uygulamanın başlangıç noktasıdır.
Özetle bu yazıda, enneagram modellerinde mizaç, karakter ve kişilik kavramlarına yaklaşımı ortaya konmuş, mizaç tiplerinin özellikleri, olumlu potansiyel ve olumsuzluğa açık riskli özellikler çerçevesinde sunulmuştur. Ayrıca fiziksel, duygusal, entelektüel algı önceliklerini belirleyen mizacın, kişilik gelişimini nasıl şekillendirdiği açıklanmaya çalışılmıştır. Yaşamın ilk yıllarından itibaren ortaya çıkan algısal öncelik farklılıklarının aslında gelişimin tüm mizaç tipleri için geçerli olacak şekilde beyin fonksiyonları – zihinsel kompartımanların ihtiyaçlarına göre şekillendiği görüşü öne sürülmüştür.
Enneagram modellerinin en temel önermesi olan kişiliğin mizaç temelinde geliştiği görüşü doğal kişilik ve sentetik kişilik olmak üzere iki yeni kavram çerçevesinde genişletilerek açıklanmaya çalışılmıştır. Bu kavramlar temelinde sağlıklı bir kişilik gelişiminin en temel öğesinin mizaç özellikleri temelinde gelişen doğal kişilik olduğu vurgulanmıştır. Bu nedenle sağlıklı bir kişilik gelişimine destek olmak için öncelikli olarak mizaç tipine ait olumsuzluğa açık riskli özelliklerin kişilikteki etkisinin en aza indirilmesi ve aynı zamanda olumlu potansiyellerin açığa çıkması için destekleyici çalışmalar yapılması önerilmiştir.
Kişilik gelişiminde büyük bir önem ve etkisi bulunan ahlak kavramı, gerek bireyi diğerinden ayıran en temel yaratılış özellikleri olan “huylar / mizaçlar” bakımından, gerekse de toplumda sergilenmesi olumlu kabul edilen değerler bağlamında ele alınmış, bununla birlikte ahlaki değerlerin, toplumdaki kavramsal ve bireydeki olgusal karşılığı değerlendirilmiştir. Bireyin kendi mizaç tipine dair olumlu ya da olumsuz tüm özellikler onun bireysel ahlakı olarak tanımlanmış, tüm mizaç tiplerine ait olumlu özelliklerin ise toplumsal ahlaki değerler havuzunu oluşturduğu öne sürülmüştür. Aynı zamanda ahlaki değerlerin birey düzeyinde kendisini sağlıksız, normal ve olgunluk olmak üzere üç düzeyde ifade ettiği açıklanmıştır.
Enneagram modeli bir etiketleme değil tamamen insanları mizaç bazında değerlendirme ve yol haritalarını daha rahat bir şekilde çizebilmeleri için yapılandırılmış bir modeldir.