Psikanaliz Nedir?
1923 yılında Freud tarafından geliştirilen psikanaliz, ulaşılamayan psikolojik süreçleri incelemek için kullanılan bir yöntemdir. Bu araştırma tekniğinden esinlenen ve psikolojik bozuklukların tedavisinde kullanılan bir yöntemdir. Aynı zamanda, psikanaliz tekniğiyle elde edilen psikolojik kavramlardan oluşan bilimsel bir bilgi olarak tanımlanır.
Sigmund Freud, psikodinamik yaklaşımın ve psikanalitik teorinin kurucusudur. Freud, insanın zihinsel yapısının üç unsurdan meydana geldiğine inanıyordu: süperego, ego ve id.
Freud'un rüya sembollerine dayalı analiz teorileri ve bilinçaltı, psikoseksüel evreler, hem genel halk hem de psikologlar arasında büyük ilgi çekmektedir. Freud'un teorileri ve gözlemleri, birçok klinik olgu çalışmasına dayanmaktadır. Psikanaliz alanındaki Freud'un çalışmaları, insan zihninin derinliklerine yapılan bir yolculukla kültür ve psikoloji üzerinde önemli bir etki yaratmıştır.
Psikanalitik kuramıyla ilgilenen bir diğer teorisyen de Erik Erikson'dur. Erikson, Freud'un teorilerini genişletmiş ve yaşam boyu süren gelişimin önemine odaklanmıştır. Erikson'un psikososyal kişilik kuramı, günümüzde insan gelişimi üzerinde hala önemli bir etkiye sahiptir.
Psikanalist Kimdir?
Psikanalistler, bireylerin bilinçaltındaki duyguları ve düşünceleri daha iyi anlamalarına yardımcı olurlar. Bu sayede insanların hayatlarını daha anlamlı ve huzurlu hale getirmelerine rehberlik ederler. Kararlılık, saygı, empati ve psikanalitik yöntemler bu süreçte kullanılan temel unsurlardır.
Psikanaliz Süreci
Freud'a göre psikanalizin iki amacı var ; Bilinçaltındaki düşünceleri gün yüzüne çıkarmak ve egoyu güçlendirmek, bireyin gerçeklikle daha sağlam bağlar kurmasını sağlamaktır. Psikanalizde terapi sadece problem çözmekle ya da yeni davranışlar geliştirmekle sınırlı değildir . Geçmişe dönük derin analizlerle bireyin öz farkındalık seviyesinin yükseltilmesi ve dolayısıyla değişiminin desteklenmesi amaçlanır
Psikanalizde terapistler genellikle çok az kişisel bilgi ifşa ederler. Bu tavrın amacı tarafsız kalabilmek ve danışanlarıyla aralarında bir aktarım ilişkisi oluşturabilmektir. Freud, terapistin "dikkatini eşit uzaklıkta tutma" tutumunu vurgulamıştır. Danışanlar, az kişisel bilgi vererek ve sınırlı kişisel tepki göstererek geçmiş duygularını daha iyi yansıtabileceklerini düşünürler.
Terapist, müşterisini dikkatle dinler, anlamaya yönelik çaba gösterir ve uygun zamanında yerinde yorumlar yapar. Yapılan yorumların temel amacı, bilinçaltındaki materyallerin açığa çıkma sürecini hızlandırmaktır. Şu anda, müşterinin karşı koyduğu konular üzerinde özellikle odaklanılmaktadır.
Psikanaliz bir yolculuktur ve terapiye başlayan kişinin bu sürece adım atarken açık olması beklenir. Freud, psikanalizde temel bir kural olarak danışanların terapistin direktiflerine uymaları gerektiğini vurgulamıştır. Temel kural, danışanın düşüncelerinin tamamını ifade etmesini, kabul edilemez, önemsiz veya anlamsız görünse bile paylaşmasını teşvik eder. Psikanalizin önemli figürlerinden biri analitik divandır. Ayrıca, psikanaliz geleneklerinden biri olarak terapist, danışanın karşısında oturmaz ve genellikle arkada yer alır.
Transferans / Aktarım
Aktarım ilişkisi psikanalizin temel unsurlarından biridir. Bu kavram, bireyin geçmiş yaşantılarında deneyimlediği güçlü duyguların günümüzde de kendini gösteren kişiye yansıtılmasını ifade eder.
Yarım kalmış işler ve bastırılmış duyguların gölgeleri, psikanaliz terapisinde hayati öneme sahip olan aktarımın temelini oluşturur. Aktarımın çözülmesi, terapide ilerlemenin anahtarıdır çünkü danışanın geçmiş ilişkilerini anlamasına yol açar ve bu deneyimlerden kaynaklanan eksiklikleri tamamlamasına olanak tanır.
Ruh sağlığı uzmanları terapi alanında hizmet verirken, kendi terapi deneyimlerinin olduğu ve farkındalık seviyelerinin yüksek olduğu durumlarda dahi kendi kişisel zaaflarını bazen danışanlarının durumlarına yansıtabilirler. Terapistin irrasyonel davrandığı, tarafsızlığını yitirdiği ve duygularını psikanalitik yaklaşıma uygun olmayan biçimde açıkladığı bu tür durumlara karşıaktarım/karşıaktarım adı verilir.
FREUD’UN PSİKOSEKSÜEL GELİŞİM KURAMI
Freud, duygusal sorunların kökeninin yaşamın erken dönemlerine kadar uzandığını savunmaktadır. Çocukluk yıllarında bazı hatıraların derin etkiler bıraktığını fark etmiş ve bu deneyimler onun psiko-seksüel gelişim teorisini oluşturmasına olanak tanımıştır.
İnsanlar, kişilik oluşumunun temellerinin atıldığı ilk 6 yıl boyunca yaşam enerjisi ile dünyaya gelir. Doğuştan getirdikleri libido, farklı yaşlarda çeşitli beden bölgelerine odaklanarak psikoseksüel gelişim aşamalarını yaşarlar. Bu süreçte yaşam enerjisi, değişik beden bölgelerine yönelerek kişilik oluşumunda önemli bir rol oynar.
1. ORAL DÖNEM (12 – 18 ay)
Doğumdan hemen sonra bebekler, haz duygusunu ağız bölgesinde yaşarlar. Bu dönemde ağız bölgesi 12 – 18 ay arasına kadar erojen bir bölgedir. Bebekler, emme davranışı sayesinde psikolojik açıdan doyum sağlar, rahatlar, gevşer ve uyur. Bu süreç, bebeklerin memnuniyetle başladığı bir dönemi işaret eder.
2.ANAL DÖNEM (1.5 – 3 yaş)
Anüs ve çevresi, hassas ve erojen bir bölgedir. Anüs bölgesinden gelen uyarılara karşı duyarlı hale geldiği bir evrede bulunmaktadır. Bu dönemde, dışkıya olan ilgi artmaktadır ve dışkısını tutup bırakma eylemi ona keyif vermektedir.
Çocuğun tuvalet eğitimine başladığı zaman, kendi iradesiyle bir şeyler yapabildiğini fark ettiği andır. Çatışmalar genellikle çocuğun inatçılığından kaynaklanabilir ya da ebeveynlerin aşırı titizlik göstermesi ve sabırsız olmaları sebebiyle ortaya çıkabilir.
3.FALLİK DÖNEM (3 – 6 yaş)
Çocuk, kendi bedensel keyif alanlarını keşfetmek için oyun ve keşfetme yoluyla hareket eder. Cinsel organa dokunmanın bazı durumlarda keyifli bir his yaratabileceğini fark eder. Farklı cinsiyetteki çocuklar, karşı cinsiyettekine kıyasla kendilerinde bulunmayan özelliklere özlem duyabilirler. Bu dönem, çocukların cinsel gelişiminin normal bir parçasıdır.
Erkeklerde Oedipus karmaşası (kompleks) yaşanırken, kızlarda ise Elektra karmaşası (kompleksi) görüldüğü kabul edilir.
4.GİZİL (LATENT) DÖNEM
6 yaşından ergenlik dönemine kadar olan süreyi kapsayan bu dönem, çocuğun cinsellikle ilgili merakının azaldığı ve kontrol altına alındığı zaman dilimini ifade eder. Okul yıllarının başladığı bu dönemde, çocuğun karşı cinsten ebeveyne yönelik kabul edilemez hisleri bastırılmış ve hemcinsi olan ebeveynle özdeşim kurmaya başlamıştır. Artık çocuğun odak noktası, bilişsel becerilerinin gelişmesiyle öğrenme ve sosyal becerilerini artırmaya yöneliktir.
Küçük bir birey, öğrenme ve sosyalleşme aşamasına gelmiştir.
5.GENİTAL DÖNEM
Ergenlik dönemi, cinsel içgüdülerin yeniden canlanmaya başladığı bir dönemdir. Bu süreç, yetişkinlik dönemi boyunca devam eder ve cinsel istekler genellikle karşı cinse yöneliktir. Fallik dönemdeki belirsizliklerin çözülmediği durumlarda, karmaşanın tekrar belirgin hale geldiği düşünülür.
Ergen, sağlıklı bir analiz sonucunda, karşı cinsle sağlıklı bir aşk ilişkisi kurmaya karar vermiştir.
Psikanaliz Teknikleri
Psikanaliz, diğer psikoterapi yaklaşımlarına göre teknik çeşitliliği daha az olsa da kullanılan teknikler oldukça güçlüdür. Bu durumun temel sebebi, danışanın genellikle daha pasif bir rol üstlenmesidir. Psikanalizde, öne çıkan teknikler arasında serbest çağrışım, yorumlama, rüya analizi, direnç analizi ve aktarım analizi bulunmaktadır.
Serbest Çağrışım
Serbest çağrışım terapide danışanların içlerinden geldiği gibi duygularını ve düşüncelerini ifade etmelerini sağlar. Bu süreçte sansür uygulanmaz ve danışanların bilinçaltındaki istekler, fanteziler ve çatışmalar gün yüzüne çıkarılarak ele alınır. Danışanlar terapide aptal ya da sağlıksız düşünceleri olduğunu düşünseler bile cesaretlendirilirler.
Terapi ilerledikçe, birçok danışan, temel serbest çağrışım kuralını unutabilir ve direnç gösterebilir. Direnç genellikle serbest çağrışım sırasında ortaya çıkar ve terapist tarafından anlaşılmaya çalışılırken danışanın derinlemesine anlayış kazanması hedeflenir. Terapist, danışanın söylediklerine asla yüzeysel bir yaklaşım sergilemez; ifadelerin altında yatan anlamı araştırır, dil hatalarına ve çağrışımlardaki kesilmelere dikkat eder, konuşulmayan konuları veya atlanan noktaları ihmal etmez. Ayrıca, serbest çağrışım sürecinde ele alınan konuların sırasının dahi önemli olduğu kabul edilir.