PSİKOLOJİ EKOLLERİ VE YAKLAŞIMLARI
Psikoloji Wilhelm WUNDT’ un 1879 yılında Almanya’ da ilk psikoloji laboratuvarını kurması ile birlikte deneysel bilim dalı olarak felsefeden ayrılmıştır. Bilim dalı olduktan sonra bazı filozofların düşünce yapılarının etkisinde kalmıştır. Sistem ve ekol olarak gelişen psikolojik akımları ortaya çıkarmıştır. Psikoloji ekolleri genellikle incelemek istedikleri konuyu temel öğeler açısından tek yönlü olarak incelemeye alan tek yönlü düşüncelerdir. Psikoloji ekolleri de düşünce ve akımların etkisinde kalarak, ekol veya yaklaşım adı verilen psikoloji akımları ortaya çıkmıştır. Ortaya çıkan psikolojik ekol ve yaklaşımlar;
YAPISALCILIK (STRÜKTÜRALİZM)
Psikolojinin bilim olmasından sonraki ilk ekoldür. Kısacası yapısalcılığa psikolojini temel taşıdır denilebilir. Ekolün kurucusu Wilhelm WUNDT’ dur. Amerika’da ise Edward Bradford Titchener bu akımı kurmuştur. Zihni tümüyle değil parçalara ayırarak incelerler. Atomcu görüş olarak da bilinir. İçebakış yöntemini kullanır.
Bu yaklaşımın savunucuları: Wilhelm WUNDT , Edward Bradford TİTCHENER, Hermann EBBİNGHAUS' dir.
İŞLEVSELCİLİK(FONKSİYONALİZM)
Yapısalcılık ekolünün bakış açısına tepki olarak Amerikada ortaya çıkmıştır. Kurucusu William JAMES’ tir. Algılama, öğrenme ve düşünme gibi zihinsel süreçlere önem vermiştir. Darwin’ in doğal seleksiyon anlayışından etkilenerek, gözlem ve içe bakış yöntemini kullanmışlardır.
Yapısalcılık içten gelen duygulara önem verirken İşlevselcilik zihinsel süreçlere önem verir.
Bu yaklaşımın savunucuları: William JAMES, James Rowland ANGELL, Robert Sessions WOODWORTH ve John DEWEY’ dir.
DAVRANIŞCILIK(BİHEVYORİZM)
Birinci Dünya Savaşı zamanında behaviorist adı verilen bir grup tarafından ortaya çıkmıştır. Kurucusu John WATSON kabul edilir. Yapısalcılığa ve işlevselciliğe tepki olarak doğmuştur. Davranışların gözlemlenerek çevre koşullarından etkilendiğini varsaymıştır. Zihnin doğuştan bir boş levha olduğunu ve herşeyin çevrenin etkisiyle şekillendiği savunmuştur. Davranışları uyaran ve tepki olarak inceledikleri için davranışçılara uyaran-tepki psikologları da denmektedir. Deney ve gözlem yöntemlerini kullanmışlardır.
Bu yaklaşımın savunucuları: John WATSON, İvan PAVLOV, Edward THORNDİKE,
Burrhus Frederic SKİNNER ve DASHİEL' dir.
PSİKOANALİTİK (PSİKODİNAMİK) YAKLAŞIM
Bu kuramın kurucusu Sigmund FREUD’ tur. Bu kurama göre insan doğuştan cinsellik ve saldırganlık temel dürtülerinin etkisi altındadır. Bu dürtüleri toplum kabul etmez. Toplum tarafından kabul edilmeyen dürtüler bilinç dışına itilir. Bilinç dışına itilen dürtüler ise yeni davranışlar oluşturur. İnsanın 0 ila 6 yaşları arasında bilinç dışına attığı tüm dürtülerinin yaşamı boyunca davranışlarını etkilediğini varsayarlar. Bu davranış bozuklukları üzerinde durarak bunları tedavi etmeye amaçlamıştır. İnsanın id, ego ve süper ego adı verilen üç yanın olduğu görüşünü ortaya atarak bunların birbirleri arasındaki ilişkilerini incelenmişlerdir. Hipnoz, rüya analizi gibi psikoanalitik yöntemleri kullanmışlardır.
Bu yaklaşımın savunucuları: Sigmund FREUD, Alfred ADLER, Carl Gustav JUNG, Karen HORNEY, Erich FROMM ve Erik. ERİKSON’ dur.
BÜTÜNCÜL (GESTALT) YAKLAŞIM
Bu kuram Kurt Koffka, Max Wertheimer, Wolfgang Köhler ve Kurt Lewin gibi alman psikologların oluşturduğu bir yaklaşımdır. İnsan davranışlarının parçalar halinde değil bütün olarak ele alınması gerektiği üzerinde durmuşlardır. Buna göre parçalar bir bütün olunca anlamlı olurlar. Bellek ve algı konusunda çalışmalar yaparak, gözlem ve deney yöntemlerini kullanmışlardır. Zihinsel süreçlere önem vererek, davranışların uyarı ve tepki bağıyla mümkün olmadığını varsaymışlardır. Tek tek anlamı olmayan parçaların bir bütün olduğunda anlamı olduğunu varsayarlar.
Bu yaklaşımın savunucuları: Kurt KOFFKA, Max WERTHEİMER, Wolfgang KÖHLER ve Kurt LEWİN’ dir.
OLGUNLAŞMA YAKLAŞIMI
Bu kuramın kurucusu Arnold Gesell’ dir. Gelişimin biyolojik bir süreç olarak, olgunlaşma tarafından yönlendirildiğini varsayar. Çevresel koşullarının insan gelişimine etkisi olmadığını varsayar. Gelişimin genlerden gelerek olgunlaşmayla ortaya çıkan bir süreç olduğunu varsayar.
Bu yaklaşımın savunucuları: Arnold GESELL’ dir.
HÜMANİST (İNSANCIL) YAKLAŞIM
Bu kuramın kurucusu Maslow’ dur. İnsan değerlerine büyük önem verir, insanın kendi yaşamını istediği şekilde yönetebileceğini savunan bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım insanın olumlu güdüleri olduğunu, ve daha ileriye doğru ilerlediğini savunur. İnsanı ele alışları bakımından diğer kuramlarla arasında fark vardır. Hümanistik yaklaşım geçmişte ne olduğunla ilgilenmekten çok şuanda yaşamına nasıl yön verdiğini ve gelecekteki değişme potansiyellerini ele alır. İnsanın iç mutluluğuna önem verir. İnsanın geçmişiyle ilgilenmez. İnsanın o günkü düşünce ve deneyimlerini ele alır. Yaratıcılığın insanın bilinçsiz yaptığı davranışlar ve egosunun kontrolü dışında olmadığını, yaratıcılığın insanın kendi yeteneklerini belli bir amaca yönelik olarak bilinçli bir şekilde kullanıldığında oluştuğunu savunur.
Bu yaklaşımın savunucuları: Jean Paul SARTRE,Abraham MASLOW, Rollo MAYS, Carl ROGERS, Charlotte BÜHLER, Victor Emil FRANKL, Erich FROMM ve Ludwig BİNSWAGNER’ dır.
BİLİŞSEL YAKLAŞIM
Bu kuramın kurucusu Jean PİAGET’ dir. Bilim ve biliş sürekli olarak insanoğlunun ilgisi çekerek psikolojinin diğer kuramlarının etkilendiği bir yaklaşımdır. İnsanın davranışlarını bilimsel olarak inceler. Bellek, algılama ve bilgi işlem süreçlerini inceleyerek gözlemlenen davranışların özelliklerini türünü, bilişsel süreçlerle arasında olan ilişkileri inceler. İnsan beyninin insanın doğumundan yetişken bir birey olana kadar zihinsel gelişim gösterdiğini varsayar.
Bu yaklaşımın savunucuları: Jean PİAGET ve Jerome BRUNER’ dir.
BİYOLOJİK YAKLAŞIM
Bu kuramın kurucusu Adolf MEYER’ dir. İnsan davranışlarını anlamak için genetik yapı, beyin hücreleri, sinir sistemi ve beyin arasındaki etkenlere bakar. Beyinin bölümlerinin insanın hangi davranışlarını etkilediğini araştırarak, insanın davranışlarının çevresel etkiler ve psikolojik halinin de etkilediğini benimser.
Bu yaklaşımın savunucuları: Adolf MEYER’ dir
ETHOLOJİK KURAM ( DUYGUSAL BAĞLANMA KURAMI)
Bu kuramın kurucusu John BOWLBY’ dir. Bu kuram halk dilinde duygusal bağlanma kuramı da denmektedir. John BOWLBY bebeklerin bağlanma süreçlerini inceleyerek, güvenli ve güvensiz olan iki tür bağlanma çeşidi bulmuştur. Güvensiz bağlanmayı ise güvensiz kaçıngan ve güvensiz kararsız bağlanma olarak ayrıştırmıştır.
Güvenli Bağlanma: Güvenli bağlanan bebekler annesinden ayrıldıklarında olumsuz davranışlar sergileyebilseler bile annesi tekrar geri döndüğünde annesi ile etkileşim kurarak olumlu davranışlar sergilerler. Güvenli bağlanan bebeklerde güven duygusu gelişmiştir. Güvenle bağlanan bebekler çevreye kısa zamanda uyum sağlarlar.
Güvensiz Kaçıngan Bağlanma: Güvensiz kaçıngan bağlanan bebekler annesinden ayrıldıklarında genellikle rahatsızlık duymazlar. Rahatsızlık duysalar bile başkaları tarafından kısa zamanda sakinleştirilebilirler. Annesi tekrardan yanına geldiğinde onu görmezden gelerek iletişim kurmayı redderler. Kısacası anneyle iletişim kurmaktan kaçınırlar.
Güvensiz Kararsız Bağlanma: Güvensiz kararsız bağlanan bebekler annesinden ayrıldıklarında çok rahatsız olurlar. Annesi yanına geldiğinde bir taraftan sevinirlerken bir taraftan da kaçmak isterler. Örneğin ağladıkları için annesinin kucağına alır fakat kucakta durmak istemeyip yere inerler.
Bu yaklaşımın savunucuları: John BOWLBY’ dir
NÖROFİZYOLOJİK (NÖROBİYOLOJİK) KURAM
Bu kuramın kurucusu Donald Olding HEBB’ tir. Bir şey öğrenmeden önce ve sonra beyinde bir takım şeylerin harekete geçerek beyinin değiştiğini varsayar. Beyinin öğrenme zamanında sağ ve sol parçalarında hareketlerin olduğunu ve bunların birbirleri ile etkileşim içinde olduğunu varsaymaktadır.
Bu yaklaşımın savunucuları: Donald Olding HEBB’dir.
KAYNAKÇA
Psikolojide Yaklaşımlar, William E. GLASSMAN, MARİLİYN HADAD
Modern Psikoloji Tarihi, Duane P.SCHULTZ, Sydyne Ellen SCHULTZ
www.psikolojibilimi.gen.tr
Dr. Özgür BOLAT – Anne –Baba Okulu